10 Mayıs 2006
MEME'YE EN GÜZEL CEVAP:
Vistilef Haber Soruyor: Gazetecilikten nasip alamamış, sadece gaz-tecilik yapmasını bilen, alaylı ve edepsiz, enformasyon fukarası, arsız ve ukâla ve Üniversitemize mesnetsiz saldıran böylesi Medya Şürekâsı için İ.Ü. İletişim Fakültesi Dekanı, Mırrrrnav Bekirrrr Coşkun gibi adamlara ÖDÜL vermekten başka ne yapıyor?
Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Mesut Parlak'ın Bekir Coşkun'un Köşe Yazısına Cevap Mektubu: http://www.istanbul.edu.tr/duyurular/duyuru_icerik.php?194
05.05.2006
Sn. Bekir COŞKUN,
Hürriyet Gazetesi Yazarı
Güneşli İstanbul
Sayın COŞKUN, 05.05.2006 tarihli Hürriyet gazetesi yazınızı üzülerek; ama gerçekten çok üzülerek okudum. Üzüntümün nedenine geçmeden önce, bir merakımı sizinle paylaşmak istiyorum. Neden, niçin bir kurumu itham ederken olaylar hakkında sadece bir fotoğrafa bakarak yorum yapıyorsunuz? Gerçekten çok merak ediyorum. Sebebi ne olabilir? Birilerinin suçlamanın getirdiği hoşlanma mı? Konuyu araştırmadan yazmanın kolaycılığı mı? Bir eğitim kurumunu karalamanın ayrıcalığı mı? İstediğini söyleyebilmenin hazzı mı? Yazınızda sözünü ettiğiniz, üniversite öğrencisiyken başınızdan geçen veya geçtiğini farz ettiğimiz olaylar mı? Nedir? İnanıyorum bu cevabı ancak siz verebilirsiniz. Hep haşır neşir olduğunuz o sevimli hayvancıklar hakkındaki yazılarınızda karşılaştığımız hayvansever duygularınızı, iyi niyeti insanlar ve eğitim kurumlarından da esirgememenizi dilemek sanıyorum hakkım. Bunu görememek ise üzüntümün kaynağı. Şimdi herhalde üzüntümün sebebini anladınız. Bize sormadınız; web sayfamıza bir göz atmış olsaydınız bile bu konudaki ayrıntıları görebilirdiniz. Merak edersiniz diye (araştırma zahmeti göstermediğiniz) çok basit birkaç noktaya işaret edeceğim. Daha ayrıntılı bilgiyi de ekteki mektupta bulabilirsiniz. Şöyle ki; yemek masrafı kişi başına halen 5YTL civarındadır. Şu an öğrenciye 1.25YTL'den verilmektedir. Amacımız yemek masrafının 2.5YTL civarında olmasını sağlamaktır. Bunun adı sizin ifade ettiğiniz gibi özelleştirme değildir. Sadece hizmet satın almadır. Eğer bu düşündüğümüz gerçekleşirse öğrenci yemeği daha kaliteli ve en fazla 1YTL olacaktır. Kişi başına yaklaşık 2.5YTL tasarruf sağlanacaktır. Aradaki bu fark, üniversitenin ve dolayısıyla öğrencinin bütçesine ek yük olmaktan çıkacaktır. İlişik listede ayrıntısıyla görülebileceği gibi Üniversitemizde halen 343 kadar personel, günde yaklaşık 15.000 öğrenci, öğretim üyesi ve personele yemek vermek için çalışmaktadır. Bu personelin büyük çoğunluğu ne yazık ki günde en fazla 3-4 saat çalışmaktadır. Alınan malzemelerin kalitesinin ise bürokratik süreçler dolayısıyla istenilen biçimde denetlenmekten uzak olması başka acı bir gerçektir. Amacımız hiçbir personelimizi işten çıkarmak değildir; onları daha verimli kullanmaktır. Yemek için alınan malzemeleri bir firma tarafından teminini sağlamak ve bir diyetisyen, gıda mühendisi, öğrenci temsilcisi, personel temsilcisi ve baş aşçılardan oluşan bir denetleme mekanizmasıyla da daha kaliteli ve daha ekonomik yemek çıkartabilmek arzusundayız. Umarım vermiş olduğum bu ve ekteki listede yazılı bilgiler sizin için yeteri kadar açıktır. Bu konuda her türlü sorunuzu cevaplandırmaya hazır olduğumuzu bilmenizi isterim. Hiç kimsenin unutmaması gereken, unutmayacağını dilediğim ve hatırlatmaktan asla bıkmayacağımız bir noktayı dikkatinize sunmak istiyorum. İstanbul Üniversitesi çok köklü bir eğitim kurumudur. Atatürk'ün ülkemize bir hediyesi ve gençlere bıraktığı bir emanettir. Bugüne kadar laik ve demokratik Cumhuriyetin, Onun tüm kazanımlarının savunucusu ve ileriye taşıyıcısı olmuştur. Öğretim üyeleri ve öğrencileriyle bu görevin bilincindedir. Siz gördüğünüz bir fotoğraftan Üniversite yemekhanesinin özelleştirildiğini, İstanbul'un yağmalandığını, sizin kuşakların Türkiye'yi berbat ettiğini ve ihanetinizi, sızlayan yaralarınızı hatırlıyorsunuz. Öğrencilerimizin şiddete maruz kalması bizim de içimizi sızlatmaktadır. Fakat sözünü ettiğiniz fotoğrafın Üniversitenin tarihi kapısını kıran, çoğu öğrenci olmayan ve Üniversite yerleşkesi dışında gerçekleşen bir olaya ait olduğunu biliyor musunuz? Polis koruması altındaki tarihi kapıyı kıran bu grubun, Üniversite içine girmesi durumunda neler yapabileceğini acaba düşündünüz mü? Yaklaşık 55 bin civarında olan öğrencilerimizin içinde bu olaylara karışan kişilerin sayısının 100-150 kişilik bir grup olduğu konusunda bilginiz var mı? Bu küçük grubun geri kalan büyük çoğunluğu nasıl temsil edebileceğini bana lütfen açıklar mısınız? O sevimli hayvancıklar için gösterdiğiniz duyarlılığı İstanbul Üniversitesi gibi bir eğitim kurumu için göstermenizi bütün samimiyetimle rica ediyorum.
Saygılarımla,
Prof. Dr. Mesut PARLAK, Rektör
Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Mesut Parlak'ın Bekir Coşkun'un Köşe Yazısına Cevap Mektubu: http://www.istanbul.edu.tr/duyurular/duyuru_icerik.php?194
05.05.2006
Sn. Bekir COŞKUN,
Hürriyet Gazetesi Yazarı
Güneşli İstanbul
Sayın COŞKUN, 05.05.2006 tarihli Hürriyet gazetesi yazınızı üzülerek; ama gerçekten çok üzülerek okudum. Üzüntümün nedenine geçmeden önce, bir merakımı sizinle paylaşmak istiyorum. Neden, niçin bir kurumu itham ederken olaylar hakkında sadece bir fotoğrafa bakarak yorum yapıyorsunuz? Gerçekten çok merak ediyorum. Sebebi ne olabilir? Birilerinin suçlamanın getirdiği hoşlanma mı? Konuyu araştırmadan yazmanın kolaycılığı mı? Bir eğitim kurumunu karalamanın ayrıcalığı mı? İstediğini söyleyebilmenin hazzı mı? Yazınızda sözünü ettiğiniz, üniversite öğrencisiyken başınızdan geçen veya geçtiğini farz ettiğimiz olaylar mı? Nedir? İnanıyorum bu cevabı ancak siz verebilirsiniz. Hep haşır neşir olduğunuz o sevimli hayvancıklar hakkındaki yazılarınızda karşılaştığımız hayvansever duygularınızı, iyi niyeti insanlar ve eğitim kurumlarından da esirgememenizi dilemek sanıyorum hakkım. Bunu görememek ise üzüntümün kaynağı. Şimdi herhalde üzüntümün sebebini anladınız. Bize sormadınız; web sayfamıza bir göz atmış olsaydınız bile bu konudaki ayrıntıları görebilirdiniz. Merak edersiniz diye (araştırma zahmeti göstermediğiniz) çok basit birkaç noktaya işaret edeceğim. Daha ayrıntılı bilgiyi de ekteki mektupta bulabilirsiniz. Şöyle ki; yemek masrafı kişi başına halen 5YTL civarındadır. Şu an öğrenciye 1.25YTL'den verilmektedir. Amacımız yemek masrafının 2.5YTL civarında olmasını sağlamaktır. Bunun adı sizin ifade ettiğiniz gibi özelleştirme değildir. Sadece hizmet satın almadır. Eğer bu düşündüğümüz gerçekleşirse öğrenci yemeği daha kaliteli ve en fazla 1YTL olacaktır. Kişi başına yaklaşık 2.5YTL tasarruf sağlanacaktır. Aradaki bu fark, üniversitenin ve dolayısıyla öğrencinin bütçesine ek yük olmaktan çıkacaktır. İlişik listede ayrıntısıyla görülebileceği gibi Üniversitemizde halen 343 kadar personel, günde yaklaşık 15.000 öğrenci, öğretim üyesi ve personele yemek vermek için çalışmaktadır. Bu personelin büyük çoğunluğu ne yazık ki günde en fazla 3-4 saat çalışmaktadır. Alınan malzemelerin kalitesinin ise bürokratik süreçler dolayısıyla istenilen biçimde denetlenmekten uzak olması başka acı bir gerçektir. Amacımız hiçbir personelimizi işten çıkarmak değildir; onları daha verimli kullanmaktır. Yemek için alınan malzemeleri bir firma tarafından teminini sağlamak ve bir diyetisyen, gıda mühendisi, öğrenci temsilcisi, personel temsilcisi ve baş aşçılardan oluşan bir denetleme mekanizmasıyla da daha kaliteli ve daha ekonomik yemek çıkartabilmek arzusundayız. Umarım vermiş olduğum bu ve ekteki listede yazılı bilgiler sizin için yeteri kadar açıktır. Bu konuda her türlü sorunuzu cevaplandırmaya hazır olduğumuzu bilmenizi isterim. Hiç kimsenin unutmaması gereken, unutmayacağını dilediğim ve hatırlatmaktan asla bıkmayacağımız bir noktayı dikkatinize sunmak istiyorum. İstanbul Üniversitesi çok köklü bir eğitim kurumudur. Atatürk'ün ülkemize bir hediyesi ve gençlere bıraktığı bir emanettir. Bugüne kadar laik ve demokratik Cumhuriyetin, Onun tüm kazanımlarının savunucusu ve ileriye taşıyıcısı olmuştur. Öğretim üyeleri ve öğrencileriyle bu görevin bilincindedir. Siz gördüğünüz bir fotoğraftan Üniversite yemekhanesinin özelleştirildiğini, İstanbul'un yağmalandığını, sizin kuşakların Türkiye'yi berbat ettiğini ve ihanetinizi, sızlayan yaralarınızı hatırlıyorsunuz. Öğrencilerimizin şiddete maruz kalması bizim de içimizi sızlatmaktadır. Fakat sözünü ettiğiniz fotoğrafın Üniversitenin tarihi kapısını kıran, çoğu öğrenci olmayan ve Üniversite yerleşkesi dışında gerçekleşen bir olaya ait olduğunu biliyor musunuz? Polis koruması altındaki tarihi kapıyı kıran bu grubun, Üniversite içine girmesi durumunda neler yapabileceğini acaba düşündünüz mü? Yaklaşık 55 bin civarında olan öğrencilerimizin içinde bu olaylara karışan kişilerin sayısının 100-150 kişilik bir grup olduğu konusunda bilginiz var mı? Bu küçük grubun geri kalan büyük çoğunluğu nasıl temsil edebileceğini bana lütfen açıklar mısınız? O sevimli hayvancıklar için gösterdiğiniz duyarlılığı İstanbul Üniversitesi gibi bir eğitim kurumu için göstermenizi bütün samimiyetimle rica ediyorum.
Saygılarımla,
Prof. Dr. Mesut PARLAK, Rektör