18 Nisan 2006

 

AA1'in Kafasında Ne Var?

AŞAĞIDAKİ İKİ HABER AYNI KAFAYI ELEŞTİRİYOR: AA1'in Kafasında Ne Var? AA1'in fotoğrafına dikkatle bakın ve kafasında ne olduğunu bulun; yazıları sonra okuyun... Bu arada, çok sevdiğimiz İstanbul Üniversitesi Rektörlüğüne sesleniyoruz: Haksız mıyız mıyız, Medyaya Düşman Yetiştirmek'te? (Bu arada belirtelim, bugün- 18 Nisan 2006 tarihinde Hürriyet varakının UNM'si de aynı asparagas habere dikkat çekip, herkesi töhmet altında bırakıyor... http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/4270891.asp?yazarid=10&gid=61 "Kampus Mafyaları...")

BU PROFESÖR İŞGÜZAR MI YOKSA HABERCİ Mİ?

18.04.2006

Köşesinde uzmanı olduğu reklam pazarlama ve halkla ilişkilerden çok sinema, siyaset ve magazine dair konulara dalan Pro. Ali Atıf Bir, yine kendi yarattığı bir tartışmanın ortasında buldu kendini. Gerçi bu tam da Bir`in istediği şeydi ama bu tartışma aynı zamanda haberciliğin internetten gelen her türlü ''bilgi''ye dayalı yapılıp yapılmayacağı konusunu da gündeme getirdi.
Önce Hürriyet yazarı Prof. Ali Atıf Bir`e bir mail geldi. Gelen mektupta İstanbul Üniversitesi Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi kantininde kız öğrencilere zorla başları kapattırılarak Kur`an dinlettirildiği yazıyordu.
İnternet aracılığıyla gelen hiçbir bilgiyi baştan güvenilmez kabul ederek, teyidi için en az iki yere başvurulması gerektiğini Ali Atıf Bir. Bilmiyordu çünkü ömrü boyunca gazetecilik yapmamıştı. O sadece gazetecilik konusunda ahkam kesmeyi bildiği için bu mektubu hiçbir teyid kurumunu kullanmadan olduğu gibi yayınladı ve bir de eleştirisini ekledi sonuna.
Bir`in bu yazısını Hürriyet gazetesi de ele alıp manşetine taşıdı ve üstelik bu olayın 31 Mart gerici ayaklanmasının yıldönümüne denk geldiğine işaret etti. Hürriyet bu arada fakültenin öğrenci temsilcisi Selim Akduman adlı bir öğrencinin bu olayı organize ettiğini ileri sürdü.
Sonunda ne oldu?
Fakültenin dekanı Prof. Yusuf Avcı açıklama yaptı: "Birkaç öğrenci bir masada yine birkaç arkadaşına Kur`an okudu. Olay sadece beş dakika sürdü ve müdahaleye gerek kalmadan dağıldılar."
Ardından Hürriyet`in suçladığı Selim Akduman açıklama yaptı: "Kantine girdiğimde biri sessizce Kur`an okuyordu. Öğrenci temsilcisi olduğum için kantinde bunu yapmamalarını istedim. Dağıldılar. Daha önce de aynı kantinde bazı öğrenciler sol kitaplar okuyorlar ve eğitim yapıyorlardı. Onları da uyardım"
Peki ne oldu o zaman?
Bir profesör işgüzarlık edip kendisine gelen imzasız bir mail`i yayınlayarak işgüzarlık mı etti, yoksa büyük bir gazetecilik olayına mı sebep oldu?
Hürriyet, yukarıdaki iki isme kolayca ulaşabilecekken, ikisini de atlayıp neden suçlayan bir haber yaptırmak istedi? Onları töhmet altında bırakarak neye hizmet etmek istedi? Acaba gerçeğin ortaya çıkmasını mı istemiyordu Hürriyet?
Şimdi Selim Akduman adlı öğrenci, yazara ve gazeteye tekzip göndereceğini ve tazminat davası açacağını söylüyor. Selim Akduman hem o yazarın, hem de Hürriyet`te bu işi yapanların tazminatı ödeme hazır olduklarını bilmiyor. Onların hazır olmadıkları tek şey, yüzlerinin kızarması. Bunun nedeni de belli.
Peki, basın ve meslek ilkeleri artık Hürriyet için geçerliliğini kaybetti denebilir mi? Çocukları tecavüze uğrayan aileyi adıyla ve sanıyla yerleştiği şehrin adını vererek ve fotoğraflarını yayınlayarak teşhir edebilen edepsizlik insanların hayatlarını karartmaya devam edecek mi?
Tecavüze uğrayan kadının adını NÇ diye yazıp fotoğrafını kabak gibi basan bu ahlaksızlık daha ne kadar sürecek?
Sonuç yıllardır ortada. Bu ve bunun gibi kepazelikler kamuoyu nezdinde mesleğimizin güvenilir olmamasının tek nedeni.
Yeniden duyuruyorum. Ne yapıp edin, bulup buluşturun George Cloony`nin "İyi Geceler, İyi Şanslar" adlı filmini izleyin. Kaynak:
http://www.dorduncukuvvetmedya.com/article.php?sid=6166

YENİ ŞAFAK'ın HABERİ:


Reklam yorumlarıyla tanınan Prof. Ali Atıf Bir, imzasız bir e-postayı köşesine alınca, Hürriyet de iddiayı "üniversitede 31 Mart vakası" diye haber yaptı. Ancak iddiaları bizzat dekan yalanladı

İstanbul Üniversitesi Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi kantininde "kız öğrencilerin zorla başının kapattırılarak Kur'an dinlettirildiğine" ilişkin iddiaların gerçek dışı olduğu ortaya çıktı.

Hürriyet yazarı Prof. Ali Atıf Bir, önceki gün köşesinde, bir imzasız e-posta mesajına yer verdi. Mesajda, "İstanbul Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nde bir grup öğrenci, diğer öğrencileri kantine kapattı ve zorla Kur'an dinlettiler. Başı açık kızların başlarını da zorla örttürdüler. Dekanlık müdahale etti ama öğrencileri çıkaramadı, polis müdahale etti. Okula korku içinde gitmek istemiyoruz" denildiğini yazan Bir, olayı yorumladı ve bu tür olayları düzenleyenlerin okuldan atılması gerektiğini yazdı. Hürriyet gazetesi de dün, aynı imzasız elektronik postaya dayanarak bir haber yayınladı ve Bir'in zaman vermemesine rağmen, "olayın 31 Mart Vak'asının yıldönümü nedeniyle yapıldığı"nı yazdı. Gazete, fakültenin öğrenci temsilcisi olan Selim Akduman adlı öğrenciyi de hedef gösterdi.

KESİNLİKLE YALAN

Yeni Şafak'ın sorularını cevaplayan Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Yusuf Avcı, "Biz öyle bir duyum almadık. Zorla Kur'an dinletildiği yolunda duyum da almadık" diyerek yaşananları şöyle anlattı: "Kantinde bir kişi birkaç kişiye Kur'an okumuş, diğerleri de dinlemiş. Olay sadece 5 dakika kadar sürmüş. Müdahalaye gerek kalmadan dağıldılar. Diğer öğrencilere zorla başını kapattırma ya da zorla Kur'an dinletme gibi bir olay kesinlikle yok" dedi. Avcı, konuyla ilgili soruşturmanın da sürdüğünü söyledi.

DAVA AÇACAĞIM

Haberlerde hedef gösterilen Selim Akduman adlı öğrenci de, yazara ve gazeteye tekzip göndereceğini ve tazminat davası açacağını söyledi. Akduman, "Kantine girdiğimde biri sessizce Kur'an okuyordu. Öğrenci Temsilcisi olduğum için, kantinde bunu yapmalarının doğru olmadığını söyledim ve dağılmalarını istedim. Dağıldılar" dedi. Aynı kantinde daha önce başka öğrencilerin de Karl Marks'ın kitabını okuduğunu anlatan Akduman, o öğrencilere de müdahale ettiğini söyledi. ( Haber: Recep Yeter Kaynak:
www.yenisafak.com.tr )



<< Home

This page is powered by Blogger. Isn't yours?