14 Ağustos 2005

 

YETKİN İŞCEN YAZIYOR: ARAMA MOTORU NE İŞE YARAR?


TÜKÜRSEN, “ATIF ALDIM” DİYECEKLER !!!

(Fotoğraf: Türkiye'nin yüksek tirajlı dergilerinin kurucu yaratıcısı, --Erkekçe, Tempo, Aktüel, Blue-Jean, Playmen-- Yetkin İşcen -solda- Veysel Batmaz ile Tuncer Bahçıvan'ın objektifine gülümsüyor...)

Hürriyet’in köşelerinden birindeki bir kardeşimiz kafayı Google’la bozmuş; bu “arama makine”sini hangi işe kullanacağını şaşırdı 2004’ün Aralık ayından bu yana… Bu “makine” ile duvara delik mi açsa, yoksa arabasının lastiğine hava mı bassa, karar veremedi…

Bu “makine”, adeta her derde deva “bişey”… Nöbetçi eczaneden tut, kiralık daireye kadar her şeyi arayabiliyorsun bu “makine”yle… Bu arkadaş da arada bir çıkarıyor bu “makine”yi ve ahı gitmiş vahı kalmış Türk medyasında iteleye kakalaya “güçlü yazar” arıyor… (Yoksa, Google’la küçük bir sponsorluk falan mı var?)

Konu şu; bu “Google” denen “arama makinesi”ne bir köşe yazarı ismi yazıyorsun, düğmesine basınca, o isim medyada ne kadar güçlüymüş, anında gösteriyor…
(Bu “arama makinesi” lafı da sanırım “arama motoru” olacak… Motorla makineyi birbirinden ayıramayan birinin bilgisayar dünyasında âhkâm kesmesi bir ironi olduğu kadar, ayrıca bir de “atıf meselesi” bence…)

Arkadaş bu yöntemi keşfeder keşfetmez açıklamıştı köşesinde 2004 Aralık’ta… Sayesinde Türkiye medyasında kim “en güçlü yazar”, kim “en çok atıf alıyor” öğrenmiştik… Ama meğerse, o sıralarda bu “makine”nin arka tarafında bir gedik varmış; Türkçe harfleri kıçından anlıyor ve yanlış sonuçlara ulaşıyormuş. Şimdi bu “arama makinesi” bu kusurunu gidermiş, deliğini kapatmış, şimdi doğru sonuçlar veriyormuş… Artık ne tıkadılar o gediğe bilmem ama, bu sonuçlara göre, Türkiye’nin “en güçlü yazarları”yla Hürriyet’in “gündem yaratma gücü en yüksek” yazarlarını sıralamayı başarmış bu kardeşimiz…

Ben bu çabayı, o günlerde “Son Internet Geyiği: Atıf Alarak Güçlü Olmak” başlıklı bir yazıyla DKM’de eleştirmiştim. Ama, “Internet’i medyaya ben öğrettim” triplerindeki bu kardeşimiz eleştirimi beğenmemiş; dolaylı mesajlar göndererek konuya “benim Hürriyet’le olan kişisel sorunlarımı” bulaştırmaya çalışıp, gerek içerik gerekse sonuçları açısından tam bir “yalakalık örneği” olan bu teorisini boğuntuya getirmeyi tercih etmişti. Ancak yine ne ironidir ki; onun bu saçma teorisini eleştirmem bile onun adına bir “atıf” oldu. (Ayrıca, bu atıflarla olmasa bile, yazısında yayın yönetmenine yaptığı göndermelerle de kendini “güçlü” kılıyor olmalı..)

Bu “atıf” teorisinin mucidi kardeşimizi dört noktada eleştirmiştim.

Bunlardan ilki; “Gazete yazarlarına yapılan her atıfın nedeni, onlara duyulan (veya ite kaka yüklemek istediğiniz) saygınlık değildir. ‘Babasının malı’ köşesinde zihinsel ifrazatını sayfaya boca etmiş bir köşe yazanı, her yerde günlerce konuşulabilir… Tabii, Internet'te de… Buna da 'bilimsel atıf' denmez…” şeklindeydi…

İkincisi; “sonuç listelerinin en sonuncusuna gidip, en dibindeki ‘Aradığınıza en yakın sonuçlar için bazı verileri iptal etmek zorunda kaldık’, diye başlayan cümlenin içinde geçen rakam”ın, kişinin adına yapılan atıfı belirlemediği, çünkü yanlış olacağı yolundaydı. Örneğin; “Özkök” diye aradığınız ismi bir de “Özköşk” olarak aramalıydınız, sayı bir kat yükselebilirdi…

Üçüncüsü; "Tek yapmanız gereken google.com.tr adresine girmek ve arama kutucuğuna, gündem yaratma gücünü ölçmek istediğiniz yazarın adı ve soyadını tırnak içinde girip, aratmak…" formülünün yalakalıktan başka bir işe yaramayacağı biçimindeydi. Bu tür yalakalıklar için “tek seçeneğimiz”in Google olmadığını biliyoruz. Örneğin; bu amaçla “ekşi sözlük”ü (www.sourtimes.org) de kullanabilirsiniz. İster Ekşi yazın, ister Özköşk, orada Google’dan daha çok veri bulabilir ve bu isimlerin oralarda ne harika gündemler yarattığını gözlerinizle görebilirsiniz…

Dördüncüsü ise; “arama motorunda kimin adının daha fazla çıktığına bakarak, kimin kimden daha fazla ‘gündem yaratma gücü’ olduğunu iddia etmek için ‘hard disc’i sıyırmış olmak” gerektiği idi… Bu ikinci “atıf” yazısını da görünce, artık kesinlikle inandım ki, bu kardeşimiz hard disc’ini ‘tık sayısı’ bozmuş, ne yapsam boş…

Bence bu kardeşimiz artık “umutsuz vak’a”; ne yapsam, ne desem ve ne yazsam, “haftada iki kere ve ana gazetede değil ekte yazan bir yazar olarak atıf aldım” diyecek… Listesinin başına yayın yönetmeninin ismini koyduktan sonra da sırtı yere gelmez… Böylesine boş bir “gündem yaratma gücü” de beni aşar…

Geçen yazıda da demiştim; aklınızda bulunsun:

Fazla "Google" sağlığa zarar… Çok "tık" başa bela… Gereksiz "yalakalık" da pek sevimsiz oluyor…

Ey Internet alemi; bunlardan kaçınınız…

Yetkin İŞCEN
14.08.2005



<< Home

This page is powered by Blogger. Isn't yours?